| ||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||
Detaylar | ||||||||||||||||||||||
ÖNSÖZ Tanzimat devriyle birlikte yönünü Avrupa’ya çeviren Türk kültürü içerisinde en büyük değişimi, şüphesiz edebiyat sahasının içerisine dâhil olan ürünler geçirmiştir. Var olan sanat ve edebiyat telakkilerinden ayrı olarak, kültürün yabancısı olduğu pek çok edebî tür bu devirde görülmeye başlar. Ediplerimizin kadim türleri yeni bir zihniyetle yazdıkları, yeni görülen edebî türlerde de ilk kalem tecrübelerini yaptıkları esnada en büyük yardımcıları gazetelerdir. Tanzimat’la birlikte görülmeye başlayan gazetelerdeki bu hareketliliğin 1960’lı yılların sonuna kadar hızını kaybederek sürdüğü görülür. 1918 yılında, yayın hayatına şiirle başlayan Vâlâ Nurettin Vâ- Nû’nun da asıl edebi faaliyetlerini devrin gazetelerinde gösterdiği görülür. Özellikle Moskova’dan dönüşü ile başlayan gazetecilik faaliyeti hastalıklarının araya girmesine kadar devam eder. Bu faaliyet 1927 yılından 1962 yılına kadar uzun bir dönemi kapsamaktadır. Bu yıllar arasında pek çok edebî okul intişar etmiş veya etmeye çalışmıştır. Fakat Vâlâ Nurettin, kendisine has üslûbu devam ettirmeye çalışarak eserlerinde bunlardan hiç birisine dâhil olmamıştır. Şiiri ve şairi tenkitlerinde edebî zaviyesinin değiştiği zaman zaman görülmekle beraber; hikâye ve romanlarını kaleme alış tarzında, edebî hayatını, başladığı gibi bitirdiği görülür. Üç genel bölüm ve Sonuç, Bibliyografya ve Ekler kısmından oluşan bu çalışmada “Vâlâ Nurettin Vâ-Nû’nun Hayatı” başlığını taşıyan bölümde onun hayatını vakıf olabildiğimiz tüm ayrıntıları ile vermeye çalıştık. Nâzım Hikmet’in en yakın arkadaşı olan; Necip Fazıl’dan Sertellere, Yahya Kemal’den çeşitli gazete sahiplerine kadar pek çok ayrı uçtan insanla yakın arkadaşlıklar kurmuş olan Vâlâ Nurettin’in hayatına dair bilgilerin doğruluğunu sormanın yanında eksik kalan yerleri tamamlamaya gayret gösterdik. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise Vâlâ Nurettin Vâ-Nû’nun edebî hayatını belirlemeye çalıştık. Pek çok edebî sahada kalem tecrübeleri yapan Vâ-Nû’nun dil üzerine olan düşüncelerini, hikâyeciliğini, piyes yazarlığını ve çevirmenliğine dair hususiyetleri burada belirlemeye çalıştık. Çalışmanın içinde belirtildiği üzere yazmış olduğu pek çok piyesten yalnızca birkaç tanesinin elde bulunuşu; gazete tefrikalarında kalmış binden fazla telif, tercüme ve adapte hikâyenin bulunması ve bunların yalnızca çok cüzi bir miktarının kitap halinde neşredilmiş olması; onlarca roman ve yüzlerce hikâye çevirisinin tahlil ve tenkit süzgecinden geçirilmesinin çok ayrı bir ihtisas ve tez konusu oluşu bu bölümü sınırlayan en önemli etkenler oldu. İfrat ve tefrit arasında kaldığımız bu bölümde kalem tecrübelerini oluşturduğu bu alanlarda yaptıklarını genel hatlarıyla değerlendirip özünü vermeye gayret gösterdik. Yayımlanan iki hikâye kitabındaki hikâyelerin tek tek tahlilini yapmak yerine bu hikâyelerden hareketle Vâlâ Nurettin’in hikâyeciliğini belirlemeye çalıştık. Tahlilini yapmadığımız bu hikâyelerin tematik bir incelemeye tabi tutulmaması hikâyelerinde oldukça kısır bir tema örgüsünün olmasından kaynaklandı. Şahısların, yer-zaman ve olay örgüsünün değiştiği bu hikâyelerdeki temalar karşımıza cinsellik ve bu cinselliğin farklı boyutları olarak çıktı. Çalışmamızın üçüncü bölümünde ise Vâlâ Nurettin Vâ-Nû’nun yayımlanmış romanlarını bir bütün halinde ele alıp tahlil etmeye gayret gösterdik. Yayımlanmış yirmi bir romana karşılık yayımlanmayan otuz dokuz romanı bulunan Vâlâ Nurettin’in, yalnızca yayımlanmış romanlarını tercih edişimizdeki en büyük sebep yayımlanan romanlarının, onun romancılığının karakteristik özelliklerini gösteriyor olmasıdır. Bununla beraber yayımlanan gazete tefrikaları arasında kalmış romanların da hangi gazetede ve ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini bibliyografya bölümünde ayrıca gösterdik. Romanlarını incelerken onları tematik bir değerlendirmeye tabi tutmayıp bir bütün halinde ele alışımızın sebebini Vâlâ Nurettin’in romancılığının hususiyetleri belirledi. Romanın birçok hususiyeti oluşuna rağmen yalnızca vaka örgüsüne ehemmiyet veren Vâlâ Nurettin’in romanlarında vaka örgüsü, belirli konular etrafında dönmektedir. Şehvetin, cinselliğin ve bu ikisinin birleşmesinden meydana gelen konuların merak ve heyecan unsurlarıyla yoğurulduğu romanlar, daima aynı temalar etrafında oluşturulmaktadır. Bu sebeple, tematik inceleme yaptığımız zaman romanlardaki asıl hususiyetleri gözden kaçırma tehlikesi bariz bir şekilde ortaya çıktığından romanlarını kronolojik bir sırayla ve bir bütün halinde değerlendirmeye tabi tuttuk. Bunun yanında, romanları değerlendirdikten sonra, onun romanlarının dil ve anlatım özelliklerini belirlemeye gayret gösterdik. Vâlâ Nurettin Vâ-Nû / Insan ve Eser Çalışmamızın “Sonuç” bölümünde Vâlâ Nurettin Vâ-Nû’nun mezkûr kalem tecrübelerini inceleme ve değerlendirmelerimizin neticesinde ortaya çıkan özellikleri ifadeye ve onun Türk edebiyatındaki yerini göstermeye çalıştık. Bibliyografya kısmında ise öncelikle Vâlâ Nurettin’in telif fakat yayımlanmamış romanlarını tespit ettik. Bu sayede çok dağınık olan ve unutulmuş bulunan pek çok eser gün ışığına çıkarılmış oldu. Ardından Vâlâ Nurettin’in yayımlanmış romanlarını ve diğer eserlerini ilk defa eksiksiz bir şekilde gösterdik. Edebiyat tarihlerinin daima bazı eserlerini unuttuğu sanatçının külliyatı, böylelikle tamamlanmış oldu. Bibliyografyanın dördüncü kısmında ise Vâlâ Nurettin’in harf inkılâbına kadar olan gazete yazılarının fihristini sunduk. 1965 yılına kadar gazetecilik yapan ve bazen günde altı sütun yazı yazan sanatçının tüm yazılarını listelemek tezin sınırları açısından mümkün olmadığı için yalnızca Osmanlı Türkçesi’ne dair olan kısımları vermekle yetindik. Çalışmamız esnasında tetkiklerimizle ortaya çıkan belgeleri, hayatını ve edebî kişiliğini ayrıntılarıyla ortaya koymak için yaptığımız müracaatların cevaplarını, kızı ve damadı ile yapmış olduğumuz söyleşi metnini ise “ekler” adı altında tasnif ettik. Birçok telif romana ve roman çevirisine; yüzlerce telif, tercüme ve adapte hikâyeye imza atan; çocuk şiirlerinden radyo skecine kadar pek çok alanda faaliyet gösteren Vâlâ Nurettin Vâ-Nû hakkında yaptığımız bu çalışma hiçbir zaman mükemmellik iddiası taşımamakla birlikte sanatçı üzerine müstakil olarak yapılan ilk çalışma olmasının gururunu taşımaktadır. Çalışmamız boyunca dakikalar süren sorularımı sabırla dinleyip saatler süren açıklamalarda bulunan, her görüşmemizi ayrı ayrı ufuklar açarak sonlandıran Yrd. Doç. Dr. İbrahim TÜZER’e şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca çocuklarımla benim yerime de ilgilenerek çalışmamı destekleyen, onlara yokluğumu aratmayan eşime; uzun çalışma gecelerinde hiç olmazsa benimle birlikte uykusuz kalarak beni yalnız bırakmayan validem ve biraderime teşekkür ediyorum. Selçuk ATAY Kırıkkale, 2012 | ||||||||||||||||||||||