“Yazın Moskova sokaklarından birinde bir hanımefendi yürüyordu ve yanında şişman, hantal ve suskun bir çocuk vardı. Ağırkanlı çocuk o denli yavaş ve uyuşuk yürüyordu ki annesinin siniri bozuldu. Sabrı taşarak çocuğu bıraktı ve yoluna devam etti. Açık pencerelerden çocuğa bakanlar gülüyorlardı. Bu durum çocuğun onuruna dokundu. Öfkeli öfkeli: ‘Ne var, ne sırıtıp duruyorsunuz!’ diyerek yavaşça kalktı ve yürümeye başladı. Bu çocuk Saşa, Puşkin’di; geleceğin büyük şairi Aleksandr Sergeyeviç Puşkin.…Gerçek sevgiyi, şefkati ve özeni çocuğa dadısı Arina Rodionovna gösterirdi. Puşkin kadının ölümüne kadar ona sıkı sıkıya bağlı kaldı. Yedi yaşına doğru, şişman, sessiz ve hantal bir çocukken, konuşkan bir yaramaza dönüştü. Anne tarafından aldığı Afrikalı kanı artık daha da belirginleşmişti. Hareketleri hızlı, gözleri parlaktı ve onlardan adeta kıvılcımlar saçılıyordu. Karakteri coşkuluydu ve değişken bir ruh yapısına sahipti. Çocuk zeki ve afacandı. Bir gün Puşkin’lerin dostu emekli bakan, şair İvan İvanoviç Dimitriyev: ‘Şuna bir bakın, gerçek bir Arap çocuğu.’ dedi. Puşkin güldü ve Dimitriyev’in çopur yüzüne bakarak: ‘En azından bu özelliğimle dikkat çekerim, ama çopur birisi olmam.’ diye karşılık verdi.”
|