| ||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||
Detaylar | ||||||||||||||||||||||
SATIN ALMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ SATIŞ KANALLARINI KULLANABİLİRSİNİZ.
Siz Galileo’yu hiç böyle tanımadınız… KİTAP ÜZERİNE NOT Bu kitap, Galilei’nin hayatı ile ilgili günümüze ulaşan tüm belgelerin (Galilei’nin mektupları, el yazmaları, Engizisyon arşivleri, Galilei’nin bilimsel buluşları ve özel hayatıyla ilgili notlar.) titizlikle incelenmesi sonucu yazıldı. Bu belgeler, 20 ciltten oluşan Galilei’nin Toplu Eserleri’nde yayınlanmıştı.(Le opere di Galileo Galilei. Ristampa della edizione nationale. Vol. IXX, Firenze,19291939.) Yazar, bu kitabın sayfalarında okuyucuyla polemiğe girmeye ve kitapta yer alan buluşların bilimsel açıdan incelenmesine imkân olmadığından dolayı (Çünkü olayların gerçekçi bir şekilde anlatılması söz konusuydu.) okuyucunun canını sıkma pahasına da olsa tüm olayları detaylı bir şekilde anlatmaya mecbur kalmıştır. Araştırma niteliğinde olan yabancı eserler arasında özellikle A. Favaro’nun ve E. Wohlwill’in eserleri büyük önem taşıyor. (Carli A. Ed Favaro A., Bibliografia Galileana (15681895). Roma. 1896. Boffito G. Bibliografia Galileana (18961940). Roma. 1943. Galilei’nin hayatıyla ilgili Rusçaya çevrilmiş yabancı eserlerden alınan alıntılar, eserlerin son baskısından alınmıştı (Tabii ki, yazar bazı beğenmediği yerleri kitabın orijinalinden kendi çevirmiştir).
(…) Galileo, babasının mutsuz olmasını istemediğinden giderek yoğunlaştığı matematik çalışmalarını elinden geldiğince gizliyordu. Öklid’i okurken masasında Hipokrat ve Galen’in tıp kitaplarını bulunduruyor, babasının ayak seslerini duyar duymaz geometri kitaplarını saklıyor ve tıp kitaplarıyla ilgilenmeye başlıyordu. Bay Vincezio, durumun düşündüğünden daha ciddi olduğundan kuşkulanmaya başlamıştı. Oğlunun geometri ve matematiğe bu kadar düşkün olması, tıp eğitimini tehlikeye düşürmesi anlamına geliyordu. Ricci ile konuşarak, dersleri askıya almasını rica etti. Ricci de Bay Vincezio’nun isteğini kırmadı, dersleri ağırdan almaya başladı. Bir süre sonra ise derslere gelmez oldu. Gerçi Galileo da eğitim yılı başladığından Pisa’ya dönmek zorunda kalmıştı. Ancak, Ricci’nin verdiği matematik dersleri amacına ulaşmış, Galileo’nun tıp eğitiminden nefret etmesini sağlamıştı. Galileo Pisa’da geometriyle ilgilenmeye devam etmek istemiş ama Floransadan gelirken valizine koyduğundan emin olduğu Öklid’in kitabını yerinde bulamamıştı. İşte o zaman, aslında babasının her şeyin farkında olduğunu anladı. Havaların soğumasının ardından Toskana’daki kraliyet sarayı Pisa’ya taşındı. Ostilio Ricci de kralın ekibiyle birlikte Pisa’ya gelmişti. Galileo onunla görüşmek istiyordu ama saraya geldiği zamanlarda Ricci derste oluyordu. Sarayda verdiği derslere ise ancak kralın çevresi katılabiliyordu. Kapının arkasından duyabildiği kadarıyla Ricci dersleri oldukça iyi işliyordu. Doğrusu kapının arkasından her şey duyulmuyordu ama Galileo temel konuları atlamamak için kulaklarını dikerek dersleri dinliyordu. Galileo sık sık saraya uğruyor, sanki birilerini bekler gibi koridorda duruyor ve Ricci’yi dinliyordu. Ricci dersi bitirir bitirmez kimseye görünmeden alel acele oradan uzaklaşıyordu. Bu, iki ay böyle devam etti. Kapının ardından her şey duyulmuyordu. Anlaşılmayan bir konu, sonraki konu üzerinde daha fazla kafa yormasını gerektiriyordu. Soracak bir kimsesi de yoktu. Bu arada Öklid’in kitabını ikinci kez ele geçirmeyi başarmıştı. Ama kitaptaki bazı konuları yeterince anlayamıyordu. Galileo tekrar Ricci’ye başvurdu. Ricci, Galileo’yu dikkatle dinledi. Çok geçmeden yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Gailleo oldukça zor konuları iyi anlamış ve en önemlisi de matematiksel yorumlarına şaşırtıcı bir incelik katmıştı! “Öğretmeni kimdi?” Ricci soruyu tekrarladı. Galileo biraz durakladıktan sonra: “Benim tek öğretmenim sizdiniz Sinyor Ostilio,” dedi. Bu nasıl olabilirdi? Onlar Floransa’da geometri derslerine yeni başlamışlardı. Pisa’da ise, Galileo’yu derslerde hiç görmemişti. Galileo, kapının arkasında durarak Ricci’nin derslerini gizlice dinlediğini itiraf etmek zorunda kaldı. Ricci’nin içini bir heyecen kapladı. Çünkü o kralın çevresine, sadece geometrinin temellerini anlatmıştı. Oysa Galileo, Öklid’in eserlerinden birkaçını daha okumuştu. Ricci o an kararını verdi: Galileo saraydaki derslere, mutlaka katılmalıydı. Babasına, Galileo’nun üniversitedeki derslere gitmediği haberi geldi. Baba Galileo’nun içini bir kuşku kaplamıştı. Oğlunun zengin yaşamı sürdürecek parası olmadığına göre, har vurup harman savuran zengin arkadaşlarıyla dolaşmaya başlamış olmasındı! O, Galileo okusun diye her kuruşun hesabını yaparken, oğlu serserilik mi yapıyordu yoksa? Neler olup bittiğini gidip görmeliydi hemen. Zaman yitirmeden Pisa’ya doğru yola çıktı. Bay Vincezio, Pisa’ya gidip Galileo’nun kaldığı Muzio ailesine ulaştığında Galileo evde değildi. Akrabası Muzio ve eşine, kuşkuları doğrultusunda çeşitli sorular sordu. Aldığı yanıtlar şaşırtıcıydı: Galileo serserilik yapmak bir yana, odasından bile çıkmadan sürekli okuyor ve çalışıyordu. Bay Vincezio, emin olmak için oğlunun odasına girip etrafı araştırmaya koyuldu. Masanın üzerinde bir yığın matematik kitabı vardı. Tıp kitapları ise Galileo’nun elini bile sürmediğini haykırırcasına raflarda toz içinde duruyordu. Her şey düşündüğü gibiydi. Aralarında Öklid’in kitabının da bulunduğu bir yığın geometri kitabı duruyordu ortada. İşte o zaman oğlunun da en az kendisi kadar inatçı olduğunu anladı. Demek, gizlemeye gerek bile görmeden matematik çalışmaya devam ediyordu. Bay Vincezio, bir sonraki ziyaretinde ise Galileo’nun odasında hiç matematik kitabı göremedi. Galileo, matematikle ilgili bütün kitapları ortadan kaldırmıştı. Bu sayede babasının olası öfkesini dindireceğini düşünüyor olmalıydı. Buna karşılık babasına açıklaması gereken konular vardı. Matematikten insanın yaşamını idare edecek kadar para kazanılabildiğini kanıtlamak istiyordu belki ama bir matematik öğretmeni, tıp profesörlerine göre on kat daha az maaş alıyordu. Bunu nasıl anlatacaktı acaba? Galileo yalnızca kendi isteklerini değil, ailesinin durumunu da düşünmeliydi. Bay Vincezio, Pisa’dan ayrılırken morali çok bozuktu. Yine de oğlunun kötü yollara düşmemiş olmasından dolayı biraz olsun kendisini avutabiliyordu. İyi de, oğlunu başarılı bir doktor olarak göremeyecek miydi? O günlerde Dünya hakkındaki bilgiler üç balina masalına göre değil, bir sisteme göre açıklanıyordu. Sistem; çok tanrılı dinlerin getirdiği yorumlardan arınmış, Aristoteles’in evren hakkındaki düşüncelerine, ünlü gökbilimci Ptolemaios’un (Batlamyus) bilgilerine ve İncil’in temel ilkelerine dayandırılmıştı. Aslında Dünya, aklın algılayabileceği bir sisteme göre kurulmuştu; merkezde sabit, hareket etmeyen Dünya bulunuyordu. Güneş ise, her sabah doğudan başlayarak gökyüzündeki yolunu takip ediyordu. Uzun zamandan beri bilindiği gibi, yıldızların tek ayırt edici özelliği büyüklükleri değildi. Gece izlendiğinde, yıldızların birbirlerine göre hareketsiz olduğu ama aynı zamanda hep birlikte Güneş gibi doğudan batıya doğru hareket ettikleri görülüyordu. Sanki bütün gökcisimleri, Dünya’nın etrafındaki sekizinci bir gökkubbenin içine tutturulmuştu. Yalnızca yedi gezegen; Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn sürekli yer değiştiriyordu. Bu nedenle sekizinci kubbe ile birlikte hareket eden bu gökcisimlerine, “hareketsiz” ya da “sabit” yıldızlardan farklı olarak “gezegen”, yani “hareket eden” adı verilmişti. İnsanın, üzerinde yürüdüğü Dünya’nın sert ve hareketsiz olduğuna inanması için kendi tecrübesi yeterliydi. Mantık ve duygular bu konuda hemfikirdiler: Güneş gökyüzünde hareket ediyordu. Apaçık ortada olan bu gerçeğe inanmak için kitap okumakla vakit kaybetmeye gerek yoktu! Doğrusu bazı insanlar, Kopernik denen bilim adamının yazdığı bir kitaptan bahsediyorlardı. Kopernik’e göre Güneş hareketsiz olarak duruyor, diğer gezegenler ve Dünya onun etrafında dolaşıyordu. Kimi gökbilimciler bu bakış açısının, gökteki bazı olayları daha kolay anlamaya yardım ettiği düşüncesindeydiler. Ama tutucu çevreler bunun soyut bir düşünce olduğunu ve insanın deneyimleriyle örtüşmediğini savunuyorlardı. Aristoteles’e ve onun eserlerini yorumlayanlara göre, evrenin merkezinde bulunan ve hareketsiz duran Dünya’yı birbirinin içinde hareket eden saydam, içi boş, “billur” küresel alanlar çevreliyordu. Sonuç olarak da bütün bu hareketleri sağlayanın Tanrı olduğunu söylüyorlardı. Tanrı bütün evreni insan için yaratmıştı. Bütün hareket sistemleri önceden planlanmış bir düzene göre davranıyorlardı ve bu Tanrı’nın koyduğu bir kuraldı. Madem tüm evren insanlık için yaratılmıştı, yarattığı diğer şeyler de bu amaca hizmet etmek zorundaydı: Ekili alanlar insanı doyurmak için, kuşlar ve çiçekler de insana zevk vermek için vardı. Güneş gündüz, yıldızlar ise gece ışık saçmak için yaratılmıştı. Üniversitelerde evrenin yapısıyla ilgili öğretilen bilgiler, Aristoteles’in hareket hakkındaki kuramlarına sıkı sıkıya bağlıydı: Doğası gereği her madde, “ait olduğu yere” ulaşmaya çalışırdı... Aristoteles’e göre Dünya dört maddeden oluşuyordu: Toprak, su, hava ve ateş. Toprak ile su “ağırlığı olan madde”ler olduğundan Dünya’nın merkezine doğru hareket ederken, “hafif madde”ler olan hava ve ateş de Dünya’nın merkezinden uzaklaşırdı. Bir madde eğer ait olduğu yerde bulunuyorsa, hareket etmezdi. Buna karşılık madde, ait olduğu yerde değilse, doğal olarak, ait olduğu yere ulaşmaya çalışırdı. Maddenin bu hareketi Aristoteles’e göre “doğal hareket”ti. Eğer bir madde “ait olduğu yere” doğru hareket etmiyorsa örneğin, yukarıya doğru fırlatılan ağır madde “ait olduğu yerden”, yani Dünya’nın merkezinden uzaklaşıyorsa, o hareket zorlamayla yaratılmış demekti. Gökcisimlerinin hareketleri düzenli olarak tekrarlanıyordu. Bu tekrarlanma da insana, gökyüzünün kendine özgü özellikleri olduğunu düşündürüyordu. Demek ki, şu ana kadar bilinen dört maddeden başka bir “beşinci madde” veya “beşinci gerçek” vardı. Bu “beşinci gerçek”te de değişmeyen düzenli tekrarlanan bir hareket mevcuttu. Nasıl ki dört maddeden oluşan “Ay’ın altındaki bu dünya”da her şey sürekli bir değişime maruz kalıyorsa, buna karşılık gökyüzü de sonsuz bir değişmezlikle varlığını sürdürüyordu… Galileo, Aristoteles’in bu düşünceleri savunan kitaplarını büyük bir ilgiyle okuyordu. Galileo, Archimed’in eserlerini okuduğunda çok mutlu oldu. Archimed’de, Dünya’yı tanımasında kendisine yardımcı olacak düşünceler buldu: Fizik, matematiğin dilinde konuşmak zorundaydı. Yöntem bu olmalıydı. Galileo, Archimed’i gelmiş geçmiş en büyük bilim adamı olarak kabul etti ve onun buluşları kadar büyük buluşlar yapamayacağına inandı. Kitapların insanlara yalnızca yol gösterdiğini, bilimde gelişmenin mutlaka ölçümlere, gözlemlere ve deneylere dayanması gerektiğini anladı. Bir gün Pisa Kilisesi’ndeki avizelerin sallanması Galileo’nun dikkatini çekti. Galileo, avizelerin giderek yavaşlayan bir salınım gösterdiğini, ama her salınımın süresinin aynı olduğunu fark etti. Bunu kendi kalp atışlarıyla karşılaştırdığında, aynı sabit salınımı saptadı. Sarkacın bu özelliğini zamanı ölçmek için kullanmak mümkündü. Galileo, matematiğin içine girdikçe tıptan uzaklaşıyordu. Babasını, matematikten de para kazanabileceği konusunda ikna etmeye çalışıyordu ama babası kabul etmiyordu. Pisa Üniversitesi’nde, kırk öğrencinin devam ettiği özel bir sınıf vardı. Bunlar Grandük’ün himayesinde okuyordu. Vincezio’nun, oğlunu bu özel sınıfa aldırmak için epey uğraşmasına karşın başaramaması, Galileo’nun tıp eğitiminden vazgeçmesine razı olmasının da başlangıcı oldu. Galileo’ya tıp fakültesini bırakıp Floransa’ya dönmesini ve orada özel dersler vermesini önerdi. Galileo, denileni yaptı ve Floransa’ya döndü. Derslerden boş vakit bulduğunda matematik ve felsefe kitapları okuyordu. Galileo’yu en çok evrenin yapısı ile ilgili konular ilgilendiriyordu. Dünya’nın hareketi ile ilgili düşünceler yeni değildi. Bu konu derslerde zaman zaman işleniyordu, zira eski Yunan felsefecilerinin konuyla ilgili ortaya koyduğu düşünceler vardı. Aristoteles bunun gerçek olmadığı konusunda ortaya bir yığın kanıt sürmüştü ama Kopernik söz konusu kanıtları dikkate almamış, Dünya’nın hareketini delillerle göstermek için bir kitap yazmıştı. Delillerle göstermek mi? Kopernik’in eserlerini okuyan insanlar, onun eserinde; Dünya’nın hareket ettiğine dair bir düşüncesinin yer almadığını ve hatta kitabının önsözünde bunun sadece hesaplamaları kolaylaştıran matematiksel bir kurgu olduğunu ifade ettiğini iddia ediyorlardı. İnsanların dünyaya bakışında büyük devrim yaratan Nikolay Kopernik, bilim dünyasının haberi olmadan, Baltık kıyısındaki Fromborg kentinde sessiz sedasız öldü ve çoğu bilim adamı bu ölümü duymadı bile. Fromborg’da, Kopernik’in ölümünden sonra şöyle bir söylenti yayıldı: Kopernik, yazdığı kitabın yeni çıkan ilk nüshasını gördükten hemen sonra ölmüştü. Kimilerine göre, zaten yaşlanmış olan Kopernik, kitabını görünce sevinçten ölmüş, kimilerine göreyse, yazdığı kitap üzerinde oynanarak bambaşka bir hale dönüştürüldüğünü görünce ihanete uğradığını düşünerek kahrından ölmüştü. (…) YAŞAMINDAKİ ÖNEMLİ TARİHLER 15 Şubat 1564; Pisa’da doğdu. 5 Eylül 1581; Pisa Üniversitesi giriş sınavını kazandı. 1585; Floransa’ya dönüş. 1586; Galileo’nun hidrostatik teraziler ve sert cisimlerin ağırlık merkezine ilişkin çalışmaları. 1587; Roma’ya ilk seyahati. 12Kasım 1589; Pisa Üniversitesi’nde verdiği ilk konferans. 15901591; “Hareket Üzerine” adlı eserin üzerinde çalışması, düşen cisimlerle ilgili yaptığı deneyler. 7Aralık1592; Padua Üniversitesi’nde verdiği ilk konferans. 1597; Orantılı pergeli icadı. 17 Şubat 1600; Giordano Bruno’nun idamı. 1604 yılı; “Cisimlerin Düşme Kanunu”nu buluşu. Yılın sonu; yeni yıldız hakkında tartışmalar. 1605; “Checco’nun diyaloğu.” 1606, “Geometrik ve Askeri Pergelin Kullanımı” adlı kılavuzun basılması. 1607, NisanMayıs; B.Kapra’ya karşı açılan dava. Ağustos; “Kapra’nın İftiralarına Karşı Galileo’nun Savunması” adlı eserin basılması. 1609 Yazı; Teleskopun icadı. Sonbahar; Galileo’nun ilk teleskopik gözlemleri. 1610, Ocak; Jüpiter uydularını buluşu. Mart ortaları; “Yıldızların Habercisi”nin yayınlanması. Temmuz sonu; “Üçlü” Satürn’ü buluşu. TemmuzAğustos; Güneş lekelerinin ilk gözlemleri. 12 Eylül; Floransa’ya dönüş. Aralık; Venüs’ün evrelerini buluşu. 1611, İlkbahar; Roma’ya ikinci seyahat. 25 Nisan; Galileo, Vaşakgözlüler Akademisi’nin üyesi oldu. Mayıs; Roma Heyeti’nde Galileo’nun adına yapılan tören. Yaz ve Sonbahar; Floransa’da yüzen cisimlere ilişkin tartışmalar. 1612, Yaz; “Suda Bulunan Cisimler Hakkında Yorumlar” adlı eserin basılması. 1613, Nisan; “Güneş Lekeleri Hakkında Mektuplar” eserinin yayınlanması. 21 Aralık; “Castelli’ye Mektup” 1615;“Büyük Düşes Cristina’ya Mektup” Aralık sonu; 1616 yılı Ocak ayı başı; “Med Cezir Hakkında” Kardinal Orsini’ye gönderilen mektup. 1615, Aralık1616 Haziran; Roma’ya üçüncü seyahati. 1616, 26 Şubat; Galileo’nun Dünya’nın hareketiyle ilgili fikre bağlı kalması ve savunması yasaklanıyor. 5 Mart; Dünya’nın hareketiyle ilgili kuramı yasaklayan karar yürürlüğe giriyor. 1623; “Kontrol Terazisi” adlı eserinin basılması. 1624, İlkbahar; Roma’ya dördüncü seyahat. Sonbahar; “İngoli’ye Mektup” 16251630; “İki Temel Evren Sistemi Üzerine Konuşma” adlı eseri üzerinde çalışması. 1630, İlkbahar; Roma’ya beşinci seyahat. 1632, Şubat; “Diyalog”un basılması. Ekim; Engizisyon Galileo’yu Roma’ya çağırıyor. 1633, 22 Haziran;Galileo’nun Kilise’den uzaklaştırılması. TemmuzAralık; Siena’ya sürgüne gönderilişi. Aralık ortası; Arcetri’ye dönüş. 1638, Temmuz; “Matematik İspatları ve Sohbetler” adlı eserin basılması. 1642, 8, Ocak; Galileo’nun ölümü. KAYNAKLAR 1. Frederick Engels. Doğanın Diyalektiği (kısa özet). Moskova.1955. 2. Engels, AntiDühring. Moskova, 1957. 3. Engels, Ütopyadan Bilime Doğru Sosyalizmin Gelişimi. Moskova, 1960 4.Yelyeviç A.İ., Galileo Galilei (15641642). (Galileo Galilei ile ilgili eserleri tanıtan bir rehberkitap.) 5.Galileo Galilei, Seçme Eserler. İki Cilt. Moskova, 1964. Kaynaklar (hem Rus hem de yabancı): 2.cilt, sayfa 519569. (Hazırlayanlar: U.İ.Frankfurt ve Y.A.Türina). 6. Yeremeyeva A.İ., Dünya’nın Ünlü Astronomları. Moskova,1966 7. Galileo Galilei, Seçme Eserler. Çeviriler. 2 Cilt. Moskova, 1964. Önsöz, Akademi üyesi A. Y. İşlinski. Yorumlar ve notlar, A. İ. Dolgov, İ. N. Veselovskiy, İ. B. Pogrebısskiy, Y. G. Perel rehberliğinde hazırlanmıştır. Ek sayfalarda B. G. Kuznetsov’un, L.Y.Maystrov’un, İ. B. Pogrebısski’nin, U. İ. Frankfurt’un ve L. V. Jigalova’nın makaleleri yer almaktadır. 8. Antselioviç Y.S. Galilei. Moskova,1955 9. Assonov V., Galilei Engizisyon Mahkemesi’nde. Moskova, 1870. 10. Bayev K.L. Yeni Astronominin Kurucuları. Moskova,1955. 11. Bubleynikov F.D. Galilei. 1964 12. Vıgodskiy M.Y., Galilei ve Engizisyon. M.L.,1934. “Galileo Galilei”. Toplu Makaleler. M.L.,1943. “ Galilei ve Çağdaşlık”. Toplu makaleler. M.1964. “Galileo Galilei. 15641964”. 16. Sayı. 1964. 13. Getrsen A.İ., Doğa Araştırmasıyla İlgili Mektuplar. Toplu eserler. 3 cilt, 1954. 14. Grigoryan A.T. ve Zubov V.P., Mekaniğin Temel Kavramlarının Gelişimiyle İlgili Makaleler. Moskova, 1962. 15. Dierd N., Galilei’nin İzlediği Bilimsel Düşüncenin İlerici Özellikleri. “Tarihsel ve Astronomi Araştırmaları”, 2. Sayı M., 1956. 16. Kuznetsov B.G.., Galilei. Moskova, 1964. 17. Olşki L., Yeni Kavramlar Bazında Yazılmış Bilimsel Edebiyat Tarihi. Almanca’dan çeviri. 3.Cilt: “Galilei ve Yaşadığı Dönem”,M.L.,1933. 18. Perel Y.G.. Evren ile İlgili Görüşlerin Gelişimi. Moskova, 1962. 19. Sedov L.İ., Galilei ve Mekanik’in Temel Kavramları. Moskova,1964. 20. Steklov V.A. Galileo Galilei. Berlin. 1923. 21. “Klasik Bilimin Başlarında” Toplu makaleler. M.1968. 22. Tseytlin Z.A. Galilei. “Büyük Adamların Hayatı” Moskova,1935 (Bu kitabın ekinde Engizisyon arşivlerine ait bir dizi belge sunuldu.). 23. Şişakov V.A. Galileo Galilei. Moskova,1964. | ||||||||||||||||||||||