| ||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||
Detaylar | ||||||||||||||||||||||
Önsöz
Kitabın türü ve içeriğini iki unsur belirlemektedir: Birincisi, Leonardo da Vinci’ye ait ilk Sovyet dönemi biyografisi olması, diğeri ise A. A. Guber’in çevirdiği “Resim Üzerine İncelemeler” ve Academic Kitabevi tarafından yayımlanan Leonardo’nun seçilmiş eserler koleksiyonu ile aynı zamanda okuyucunun beğenisine sunulması. Okuyucuya son iki eseri sayesinde Leonardo’yu en doğru çevirilerle okuma fırsatı sunması, yazarın bazı olayları kısaltarak anlatmasını zorunlu kılmıştır. Leonardo’nun konulara yaklaşımı o kadar geniş, o kadar insanüstü güçlüdür ki, farklı alanlarda yapmış olduğu işlerin tüm detaylarıyla okuyucuya aktarılması gerekseydi, ortaya bu kitabın en az on katı bir eser çıkardı. Yazar eserde Leonardo’nun çalışmaları konusunda da seçici davranma hakkını kendinde bulmaktadır. Leonardo’nun insanlığa bıraktıkları, aslında verebileceğinin çok az bir kısmını bile oluşturmaz. Arkasında çok az resim bırakmış, heykeltıraş olarak da sadece 1419 yılında Fransız askerleri tarafından Milano’da kurşuna dizilen Francesco Sforza heykelinin alçıdan modelini hazırlamıştır. İtalya’da hiçbir bina planının tam olarak Leonardo’ya ait olduğu iddia edilemez, oysa çizim ve planlarının birçok başarılı esere esin kaynağı olduğu bilinen bir gerçektir. Üretim ve sanayi teknolojisi alanında yaptığı hiçbir icadı hayata geçirilmemiştir. Milano, Floransa ve Fransa’daki mühendislik çalışmaları çoğu zaman yaşadığı bölgenin dışına dahi çıkamamıştır. Örneğin Fransa’da Cesare Borgia’nın yanında yaptığı hidroteknik ve hidrodinamik alanlarındaki çalışmaları çizimden öteye gidememiştir. Leonardo’nun ressam, bilim adamı, mucit ve mühendis olarak bıraktığı en önemli miras notlarıdır. Bu notlar birçok araştırma, resim ve taslak ile bitip tükenmek bilmeyen bilimsel fikirler ve teknik düşüncelerle doludur. Leonardo’nun yeni yöntemler araştırmadığı bilim dalı kalmadığını söylemek abartı olmaz. Deneyci zekâsını her yerde görmek mümkündür. Bilimin kendisinden önce çalışılmış bütün dallarında yeni yöntemler denemeye yöneldi. Fakat insanlık Leonardo’nun düşüncelerinin çok az bir kısmından yararlanabilmiş, fikirlerinin çoğu notlarında gömülü kalmıştır. Çok sayıda yasa ve kalın kitabın oluşturduğu Leonardo’nun edebiyat mirası; ölümünden sonra yazdıklarından seçerek “Resim Üzerine Tezler” adı altında birleştirip, kitap haline getiren öğrencisi Francesco Melzi’ye geçti. Francesco’nun ölümünden sonra Leonardo’nun bu kıymetli yazıları, onun 1506 – 1512 yılları arasında hayatının en mutlu günlerini geçirdiği Vaprio kentindeki villasının çatı katında unutulmuştu, sonraları çalındı. Asırlarca bu yazılar ciltler ve tek tek sayfalar halinde dünyayı dolaştı. Günümüzde ise Avrupa’nın çeşitli depolarından toplatılıyor. Bir kısmı basılmış durumdadır ve hepsi büyük bir titizlikle incelenmektedir. Diğer yandan bu eserler tozlu raflarda beklerken bilim, yerinde saymamış ve Leonardo’nun buluş ve icatlarının büyük bir kısmı başka bilim adamlarını meşhur etmiştir. Ölümünü takip eden bir kaç yıl içerisinde, sadece tesadüfen kendisini tanıyan insanların eline geçen eserlerinin çok küçük bir kısmı tarihe onun adıyla geçmiştir. Mesela Vesalius, Leonardo’nun anatomi dalında eserlerinin hepsini olmasa da büyük bir kısmını biliyordu. Aynı şekilde ünlü matematikçi Gerolamo Cardano da, Leonardo’nun matematik alanında bazı fikirlerinden yararlanabilmiştir. Leonardo adı, ancak günümüzde anlam kazanmaya başlamıştır. Oysa yazılı eserleri zamanında yayınlanmış olsaydı, buluş ve kuramsal düşünce bakımından doğadaki güçleri kontrol edip insanlığa hizmet etmenin yollarını aramış olan, bütün bilim dallarında en büyük, belki de yegâne bilim adamı olarak 40 yıl önce tarihe geçebilirdi. Leonardo’nun bilim çevrelerinde hak ettiği yere gelememesinde kendi payı da vardır. Çoğu bilim adamı ve düşünür gibi o da istek ve arzularıyla yaşayan bir insandı. Bir şey yapması gerektiğinde tereddüt eder, hemen karar veremez, yeni başladığı işleri yarım bırakıp hiç acımadan yok edebilirdi. Bilim ve sanatta bir tembellik abidesiydi. Yaptıklarını her zaman az bulur, daha fazla çalışmak gerektiğini düşünürdü. Araştırmalarının her aşamasında her biri yeni bir araştırma dalı ve konusu olabilecek yeni sorular ortaya çıkardı. Çalışma metotlarının temel prensipleri onun için her zaman belliydi ve kesinlikle onlara bağlı kalırdı. Leonardo hiç bir otoriteyi kabul etmezdi. O çağlarda bilimin üzerinde ağır baskısı olan dini kriterleri kesinlikle reddetmiştir. Leonardo’nun metodoloji tezine göre, bütün bilimsel gerçekler deneylerle pekiştirilmelidir. Onun gözünde deney, bilimsel gerçeklerin tek kanıtlanma yoludur. İşte bu sebeple bilim Leonardo’yu sadece büyük bir resim üstadı olarak değil, aynı zamanda bilime yeni metotlar kazandıran bir öncü olarak da anmaktadır. Leonardo kendi dönemin çok yönlü bilim adamlarından biriydi ve tezleri o kadar farklı bilim dallarını kapsıyordu ki, eğer yazdıkları üç yüz yıl küflenmeye bırakılmasaydı, günümüzün icat katalogları başka imzalar taşımazdı. Leonardo’nun Academia Yayınevi tarafından basılan seçme tezleri onun bilim alanında ne kadar çok yönlü olduğunu gözler önüne sermektedir. Yazar, Leonardo’yu anlatmak için yazılmış “Floransa Okumaları” adlı eserde olduğu gibi uzun ve monoton bir kitap yerine düşüncelerini küçük tez ve kompozisyonlarla ifade etmeyi tercih etmişti. Bir kaç denemeden sonra, yazar bu kararından vazgeçmek zorunda kalmış ve dikkatleri üç noktaya çekmiştir: İlki, Leonardo’nun çağı ve ortamı ile ilişkisini saptama; bu onun yaşamını ve faaliyetlerini marksist yöntemlerle açıklayan ilk denemeydi. İkincisi, onun bu makine ve mucitlikle ilişkilendirilen faaliyet ortamlarını aydınlatma; çünkü daha çok işçi sınıfı okuyucularının ilgi odağındaydı; boşuna fabrikalarda işçi mucitlere Leonardo diye seslenilmiyordu. Vinci heykellerinin kırılması, bu kitlenin bilincindeydi. Üçüncü olarak da, Leonardo’nun resim sanatının gelişmesindeki katkısının anlatılması. Bu noktada tecrübeli okuyucuların da fark edeceği üzere, yazar içlerinde Sovyet de olan sanat eleştirmenlerinin ileri derecede abartılı eleştirilerine katılmamaktadır, Leonardo’nun dev yapıtlarında ve resimlerinin büyük bir kısmına baktığında, onların yükleme olduğunu[1] düşünmektedir. Yazarın batı burjuvazi bilimi temsilcilerinin bilimdışı ve gerici girişimlerini, Ortaçağ skolâstiklerini, özellikle Ockham’lı İngiliz’in Paris takipçilerinin bilimsel faaliyetleri sonucu tekrar eden köleliği sahteymiş gibi tanıtmayı kesinlikle reddettiğini söylememiz gerekir. Engels, Rönesans kavramına temel oluşturacak yeni bir tanım getirmiştir. Yazar aynı şekilde son zamanlarda ileri sürülen Leonardo’ya bir bilim adamı olarak Duhem ve Olschki başta olmak üzere birçokları tarafından verilen abartılı değeri de kabul etmemektedir. Leonardo’yu bilimin bugün erişmiş olduğu konumdan eleştirmekten daha kolayı yok. Çok daha zoru, onu yaşadığı dönemin ekonomik evrimi ve sınıflar arası rekabet içerisinde anlatabilmektir. Yazar kendisine ayrılan bu birkaç sayfada bütün zorlukları yenip en azından büyük hatalardan kaçınabildiği iddiasıyla gurur duymuyor. Fakat eseri Leonardo’nun hayatı ve çalışmalarının bir Sovyet yazar tarafından ilk defa Marksist düşünce temellerine dayalı anlatılma denemesi olduğundan başkalarının bu hataları düzelteceği düşüncesindedir. Zira Leonardo kolay diş geçmeyecek kadar çetin bir cevizdi. A. Civelegov | ||||||||||||||||||||||