| ||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||
Detaylar | ||||||||||||||||||||||
“Bu kitabı yazarken ne bir romana ne bir hikayeye benzemesini istemedim. Bir doktorun yaşam öyküsü, eksiği ve fazlasıyla samimi ve inandırıcı yönleriyle bir anı durakları gibi geçmişten geleceğe uzanan kendine has bir anlatımla öyle bir kitap olsun istedim. Hayatımda beni mutlu eden sayısız günler yanında, huzursuz ve düşünceli bırakan nice günler, hatta aylar oldu. Bugün hepsi artık nostaljik anılarımdadır. Unutulmadı, unutamadım. En büyük acıyı da torun kaybında duydum… Okuyacak ve göreceksiniz…”
(...) İnsanın hayatında unutamadığı anıları vardır, çocukluk çağlarını ilk hatırlayış yaşı nedir? İz bırakan günler vardır. Unutmak istesen de unutulmazlar. Ben beş yaşlarımı hatırlarım. Caminin karşısındaki evimizden ezan sesini duyardım: TANRI ULUDUR! Unutmadım, unutamam. Mahalleden geçen sünnet ekiplerinin şamatası da unutulur gibi değildi, yakalanmaya gör. İlk çocukluk dönemim YALOVA’da geçmiş. Babam ATATÜRK Çiftliği’nde muhasebe müdürlüğü yapmış üç yıl. Bana, ATATÜRK’ün Yalova’ya gelişlerinde çiftliğe uğradığı, bir keresinde babamın masası başında uyurken ATATÜRK tarafından sevildiğim söylenmişse de üç yaşında bir çocuk olarak hayal etmeme rağmen bir ömür boyu o anı gözümde canlandıramadım, çoğu zaman keşke bunu unutmayacak, anımsayacak bir yaşta olmayı, baba sözüyle değil de, bu gün dahi hatırlanabilecek yaşta olmayı isterdim. Yıl 1931 üç yaşında bir çocuğum ve Atatürk beni sevmiş… Bunu hayal edemiyorum. Unutmadım, unutamadım ve unutamam. | ||||||||||||||||||||||