| ||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||
Detaylar | ||||||||||||||||||||||
KİTAPTAN BİR ALINTI Tüm Pascal ailesi olağanüstü yeteneklere sahipti. Pascal’ın babası çok eğitimli bir adamdı. Dilleri, tarihi ve edebiyatı bildiği gibi iyi de bir matematikçiydi. Blaise’nin ablası Gilberte, zamanının en okumuş kadınlarından biriydi, babasının gözetiminde matematik ve Latince dersleri alıyordu ve ayrıca ünlü erkek kardeşinin en eksiksiz çağdaş biyografisinin yazarı da oydu. Pascal’ın küçük kız kardeşi Jacqueline, şiirsel ve sahne yeteneğine sahipti. Pascal’a gelince, erken çocukluktan itibaren olağanüstü zihinsel gelişim belirtileri gösteriyordu. Pascal’ın bebeklik yıllarına ait ilginç bir gerçeğe, ailenin edebi eğilimlerini miras almış olan yeğeni (ablasının kızı) tarafından derlenen kısa bir biyografik notta rastlıyoruz. Yeğeninin yazdığına göre Pascal bir yaşındayken “olağanüstü bir şey” yaşanmıştır. Pascal’ın annesi çok genç, ama ciddi bir kadındı ve aynı zamanda “çok dindar ve fakirlere karşı cömert” biriydi. İleride Pascal’ın da aynı hasletlere sahip olduğuna şahit olacağız. Bu arada, Clermont’ta, herkesin cadı saydığı fakir bir kadın yaşıyordu; ancak Pascal’ın annesi batıl inançlara uymaz, böyle dedikodulara güler ve bu kadına sadaka vermeye devam ederdi. Bir gün küçük Pascal epilepsiye benzer garip bir sinir krizi geçirdi. O zamanlar, bu hastalık çocuklar arasında oldukça yaygındı ve hatta özel bir ismi bile vardı (Paris’te tomber en chartre olarak adlandırılıyordu). Lakin Pascal’ın hastalığı biraz farklıydı: O, su korkusu eşliğinde nöbet geçiriyordu; suya bakması bile sinir krizine neden olabilirdi. Dahası, küçük Pascal annesini, babasına karşı kıskanıyordu. Babasının ve annesinin onu ayrı ayrı sevmeleri hoşuna gidiyordu fakat babası annesine yaklaştığında bile, bir yaşındaki bu bebek bağırmaya başlar, vücudu kasılır ve tüm bunlardan sonra tamamen halsizleşirdi. Pascal ailesinin tüm tanıdıkları ve arkadaşları, çocuğa büyü yapıldığını ve her şeye o cadının nazarının neden olduğunu söyleseler de, ilk başlarda Blaise’in ebeveynleri bu tür söylentilere gülüyorlardı. Fakat çocuğun durumu gittikçe kötüleştiğinden Pascal’ın babası tereddüte düştü. Cadı’nın suçlu ya da masum olduğundan tamamen emin olmak için Etienne Pascal, kadını ofisine çağırdı ve sorguya çekmeye başladı. Kadın masum numarası yapmaya çalıştığında Pascal’ın babası tonunu değiştirdi: “Çocuğumu büyülediğini biliyorum ve derhal suçu itiraf etmezsen darağacına çekileceğine yemin ediyorum.” dedi. O zaman kurnaz cadı dizlerinin üstüne çöktü ve öyle içtenlikle tövbe etmeye başladı ki sonunda Etienne Pascal ona tamamen inandı. Bu kurnaz kadının istediği de buydu. Finans departmanında çalışan Pascal’ın onun haksız çıkarıldığı davayla ilgili dilekçesini reddetmesi nedeniyle intikam almak için çocuğa büyü yapmak istediğini söyledi. “Sizden intikam almak için, çocuğunuza ölüm büyüsü yaptım.” Gerçekten korkmuş Etienne bağırdı: “Nasıl! Çocuğum ölecek mi?” Kadın bebeğin hayatta kalması için sadece bir yolun olduğunu, bunun için başka birinin ölmesinin gerektiğini söyledi. “Hayır,” dedi Etienne Pascal, “Başkalarının benim için, hatta çocuğum için bile zarar görmesini istemiyorum.” Yaşlı kadın “Endişelenmeyin” diye itiraz etti, “Onun kaderini herhangi bir hayvana devredebilirim.” Etienne Pascal bunun için bir at teklif ettiği halde, kadın bir kediyle yetindi ve onu pencereden atarak büyüyü en ilkel şekilde bozdu. Sonra bebeğin karnına bir tür merhem koydu. Pascal’ın babası işten eve döndüğünde, evde herkesi gözyaşı içinde, çocuğunu ise ölü gibi uzanmış halde buldu. Tüm bunlara dayanamayıp odadan çıktığında sahte cadıya rastladı ve ona öyle bir tokat attı ki kadın merdivenlerden düşüp aşağıya yuvarlandı. Düşmesine rağmen, “cadı” utanmadan ayağa kalktı, çocuğun hayatta olduğunu ve gece yarısına kadar kendine geleceğini söyledi. Gerçekten, küçük Pascal kendine geldi, ama babası Blaise’in hâlâ büyünün etkisinde olup olmadığını denemek için annesine yaklaştığında, çocuk yeniden çırpınmaya ve çığlık atmaya başladı ve sadece birkaç hafta sonra bu garip kıskançlık geçti. Fakat yine de, herkes cadının mucizevi gücüne inanmış oldu. Küçük Pascal üç yaşındayken annesini kaybetti ve bu kayıp birçok açıdan onun kaderini belirledi. Blaise’in ailenin tek oğlu olması ve şaşırtıcı yetenekleri babasında onun zihinsel eğitimiyle ilgilenme hevesini tetikledi; fakat anne eksikliğinden dolayı, çocuğa fiziksel bakım yetersizdi ve bu yüzden çocukluğundan beri Pascal çok da sağlıklı değildi. Pascal hiç okula gitmedi ve babasının dışında başka bir öğretmeni yoktu. 1631’de, yani küçük Pascal sekiz yaşındayken, Pascal ailesi Paris’e taşındı. O zamanın geleneğine göre Etienne Pascal, işteki pozisyonunu devren satarak, bu satıştan elde ettiği küçük miktardaki paranın büyük bir kısmını Hotel de Ville’e yatırdı. Çok fazla boş vakti olduğundan Etienne, neredeyse zamanının tümünü yalnızca oğlunun zihinsel eğitimine harcıyordu. Pascal’ın kız kardeşinin söylediklerine göre babası, Blaise’in derslere olan tutkusunu yumuşatmak için elinden geleni yapıyordu. Bu kısmen doğrudur, ama yalnızca Pascal’ın en erken ergenlik yılları için geçerlidir. O zamanlarda, sekiz yaşındaki çocuklara genellikle Latince öğretilirdi; ancak Pascal’ın babası, Latince’ye çocuk on iki yaşına bastıktan sonra başlamayı düşünüyor; bu sırada, oğluna sadece genel gramer kurallarını öğretiyordu. Elimizdeki kısıtlı bilgilere dayanarak söyleyebiliriz ki, baba Pascal bu konuda zamanının okul öğretmenlerinden daha başarılıydı. Küçük Pascal, dikkat çekici zekâya sahipti ve her şeye meraklı bir çocuktu. Babası ona hayal gücünü etkileyebilecek şeyler anlatırdı; ancak Blaise, babasından anlattıklarının açıklamalarını bekler ve hiçbir zaman kötü ya da eksik bir cevapla yetinmezdi. Bir de gerçeği yalandan ayırt etmek gibi olağanüstü bir yeteneği vardı, açıklamanın yanlış olduğunu fark ettiğinde, doğru cevabı kendisi bulmaya çalışırdı. Bir keresinde öğlen yemeği zamanı misafirlerden biri porselen tabağa bıçakla vurdu ve odaya ince bir ses yayıldı, ama tabağa elle dokunulur dokunulmaz ses kesildi. Herkese sıradan gözüken bu hadise küçük Pascal’ın ilgisini çekti. Her zaman olduğu gibi onu ilgilendiren konuyla alakalı sorular sordu. Fakat beklediği cevabı almayınca kendisi deneyler yapmaya başladı ve bu deneylerle ilgili aldığı notlara iddialı “Sesler Üzerine Araştırma Tezi” adını verdi. O sırada, Pascal on iki yaşındaydı ve bundan bir süre önce onun şaşırtıcı matematiksel yeteneklerini ortaya çıkaran bir olay yaşanmıştı. Pascal’ın babası matematikle uğraşmayı ve evinde matematikçileri toplamayı severdi. Ancak, oğlunun çalışmaları için bir plan yaptığında, oğlu Latince’yi iyice benimseyene kadar matematiği bir kenara koymaya karar verdi. Blaise’in merakını bilen babası tüm matematik çalışmalarını ondan dikkatlice saklar ve hiçbir zaman onun yanında arkadaşlarıyla matematikle ilgili konuşma yapmazdı. Çocuk matematik öğrenmek istediğini söylediğinde, babası matematiği ona gelecekte öğreteceğini bir ödül gibi vaat etmişti. Küçük Pascal, babasından en azından geometrinin ne tür bir bilim olduğunu açıklamasını istediğinde babası “Geometri figürleri doğru çizmemizi ve bu figürler arasında var olan ilişkileri bulmamızı sağlayan bir bilimdir” diye cevaplamıştı. On iki yaşındaki çocuk bu tanım üzerinde düşün-meye başlamış ve bu düşüncelerden öyle etkilenmişti ki, dinlenme saatlerinde, eskiden oynadığı salonda kömürle gerçek isimlerini bile bilmediği figürler çizer ve bu figürleri kendi çocuk diliyle tanımlayarak düz çizgileri “çubuk”, mümkün olduğunca doğru hale getirmeye çalıştığı daireleri ise “halka” olarak adlandırırdı. Sonra figürler ile figürlerin parçaları arasındaki oranları bulmaya çalışmış, kendisinin ölçerek vardığı sonuçlara dayanarak, yavaş yavaş Öklid kitabının bir üçgenin iç köşelerinin toplamının iki dik açının toplamına eşit olduğunu belirten otuz ikinci teoremine ulaşmıştı. Tam da, Blaise bu teoremin ispatını bitirmek üzere olduğu zamanda, onun çalışmalarından habersiz olan babası odaya girdi. Fakat Pascal kendi ölçmeleriyle o kadar meşguldü ki, uzun bir süre babasının odada olduğunu fark etmedi. İkisinden hangisinin daha şaşkın halde olduğunu söylemek zordur: Yasak bir iş başında yakalanan oğul mu, yoksa oğlunun çizdiği figürleri gören baba mı? Fakat oğlu üçgenin temel özelliğini kanıtlamaya çalıştığını itiraf ettiğinde, babası hayretten ne söyleyeceğini bilmiyordu. Bir süre sonra kendine gelip sordu: “Bunu nasıl düşündün?” “Bak şöyle: İlk önce bunu buldum” dedi ve Blaise üçgenin dış açısının özellikleriyle ilgili bir teoremi söyledi. “Bunu ise şu şekilde öğrendim.” diyerek bir dizi kanıt getirip, anlatmaya devam etti: “Üç çubuktan oluşan figür var ya, bu figürdeki iki çubuk birlikte, üçüncü çubuktan daha uzun” diyen genç Pascal, babasına, “çubuklar ve halkalar”ın keşfettiği tüm özelliklerini açıkladı ve sonunda vardığı sonuçlara ve aksiyomlara kadar geldi. Pascal’ın babası sadece şaşkın değildi, aynı zamanda bu çocuktaki zihnin gücünden dehşete düşmüştü. Oğluna bir cevap vermeden odadan ayrıldı ve arkadaşına, bir bilim adamı olan Le Paler’e gitti. Baba Pascal’ın aşırı heyecanını gören, gözlerinde bile gözyaşları olduğunu fark eden Le Paler, korktu ve derhal ona ne olduğunu sordu. Etienne Pascal, “Ben kederden değil sevinçten ağlıyorum” dedi. “Oğlumu diğer faaliyetlerden uzaklaştırmamak için matematikle ilgili kitapları ondan ne kadar dikkatlice sakladığımı biliyorsunuz. Buna rağmen oğlumun neler yaptığına bakın…” Mutluluk içerisindeki baba, Le Paler’i alıp evine götürdü. Le Paler ise çocuğun babasından daha az şaşkın değildi ve şöyle söyledi: “Bana kalırsa, böyle bir zihni daha fazla kilit altında tutmak, bu bilimi ondan gizlemek yanlıştır. Ona şimdi kitapları vermek gerekiyor.” Etienne oğluna dinlenme saatlerinde okuması için Öklid’in “Elementler” kitabını verdi. Böylece küçük Pascal uzun zaman ondan saklanılmış kitaplarla tanışmış oldu. Blaise, hiçbir açıklama istemeden Öklid’in “Geometri”sini okur, okuduklarıyla yetinmediğinde bazı kısımları kendisi tamamlardı. Bu yüzden hiç de abartmadan, Pascal’ın, asırlar önce Mısır ve Yunan bilim insanları tarafından yaratılan eskilerin geometrisini yeniden yazdığını söyleyebiliriz. Böyle bir gerçeğe, en büyük matematikçilerin biyografilerinde bile rastlayamıyoruz. Clairaut, hayatının on sekizinci yılında, dikkat çekici araştırma yazıları yazmıştı, ancak onun önceden iyi bir hazırlığı vardı ve on sekiz yaş, on iki yaşla aynı değildir. Hatta tüm zamanların en büyük matematikçilerinden biri olan Newton’un bile yetenekleri nispeten geç gelişmişti. Pascal, erken gelişmiş ve hayatını erken kaybetmiş bir dâhi olarak adlandırılmayı herkesten daha fazla hak ediyor."
edilen şey
geometrinin icadı
BÖLÜM III
BÖLÜM IV
barometrik deneyler hakkındaki görüşü
ilgili incelemeleri BÖLÜM V
olarak Pascal
BÖLÜM VI
Dük Roanezi’in kız kardeşi
BÖLÜM VII
BÖLÜM VIII
BÖLÜM X Pascal’ın felsefesi EK- 1. LEV TOLSTOY “PASCAL” Dmitriy Merejkovskiy PASCAL NE YAPTI? KAYNAKÇA Pascal’ın eserlerinin en iyi baskıları: Bossut и Charpentier.
Eski yazarlardan Pascal üzerine yazanlar: Leibniz (birçok küçük makale ve mektuplarda), Condorcet (Eloge de Pascal), Voltaire (Remarques sur les Pensйes de Pascal), Chateaubriand (Gйnie du Christianisme, III) ve başkaları. Cousin. Des Pensйes de Pascal, 1843. Jacqueline Pascal, 1845. Demoulin. Eloge de Pascal, 1842. Faugиre. Eloge de Pascal, 1842. Vinet. Etudes sur Pascal, 1844–1847. Maynard, abbй. Pascal, 1850. 2 col. Sainte Beuve. Port-Royal. Yalnızca Pascal’ı değil, onun yaşadığı tüm dönemi karakterize eden çok önemli bir eser. Havet. Etudes sur les Pensйes de Pascal, 1852. Nourrisson. Pascal physicien et philosophe, 1888. Pascal hakkındaki Almanca ve İngilizce yazıların tek başına bir anlamı yoktur, Rus edebiyatında ise Pascal’a adanmış tek bir önemli çalışmaya veya kapsamlı bir dergi makalesine rastlanmıyor. | ||||||||||||||||||||||